Meşru Savunma
Meşru savunma, 5237 sayılı TCK’nın 25. maddesinin 1. fıkrasında;
“Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş̧, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya
tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı
biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.” şeklinde bir
hukuka uygunluk nedeni olarak düzenlenmiştir.
Anılan düzenlemeye göre, meşru savunmanın kabulü̈ için saldırının “Korunmaya değer
nitelikteki herhangi bir hakka yönelmiş̧ olması” yeterli görülmüştür.
Hükmün gerekçesinde; …Bir kere her türlü hakka yönelik haksız bir saldırıya karşı meşru
savunmanın söz konusu olduğu belirtilmiş̧ ve böylece kurumun, bazen anlamsız ve sosyal
gereklere aykırı düşecek derecede dar tutulmasının önüne geçilmesi istenilmiştir.
Esasen, kanunlarımızda mala karşı saldırılarda da meşru savunmayı kabul eden hükümlere
yer verilmiş̧ olması kurumun bu şekilde düzenlenmesini gerekli kılmaktadır.
Ayrıca, şu husus da belirtilmelidir ki, kişileri suç̧ islemekten caydıracak en etkin araçlardan
birisi, suç̧ islediklerinde karşılık görebilecekleri endişesi olduğundan, meşru savunma
hakkının böylece genişletilmesi, kriminolojik yönden caydırıcı etki de yapabilecektir…”
açıklamalarına yer verilmiştir.
Öğretide ise; «Bir kimsenin, kendisini veya başkasını hedef alan bir tecavüz, saldırı
karsısında, savunma amacına matuf olarak ve bu saldırıyı defedecek ölçüde kuvvet
kullanması”
“Bir kimsenin kendisine veya başkasına yöneltilen ağır ve haksız bir saldırıyı uzaklaştırmak
amacıyla gösterdiği zorunlu tepki”
“Kişilerin saldırıya karşı verdikleri kendini veya diğer bir insanı koruma içgüdüsümden
kaynaklanan doğal tepkinin hukuken meşru görülmesi”
şeklinde, 765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay Ceza Genel Kurulu
kararlarında “Bir kimsenin ağır ve haksız bir tecavüzü̈ kendisinden veya başkasından
uzaklaştırmak amacı ile gösterdiği zorunlu tepki” olarak tanımlanan meşru savunma; bir
kimsenin, gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakkı hedef alan, gerçekleşen ya da
gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı, saldırı ile eş zamanlı olarak
hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde, kendisinden veya başkasından
uzaklaştırmak mecburiyetiyle saldırıda bulunan kişiye karşı islediği ve hukuk düzenince
meşru kabul edilen fiillerdir.
Gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda vurgulandığı üzere; TCK’nın 25. maddesinin
birinci fıkrasında düzenlenen ve hukuka uygunluk nedenlerinden birini oluşturan meşru
savunma, hukuka aykırılığı ortadan kaldırmakta ve bu nedenle eylemi suç̧ olmaktan
çıkarmaktadır. Bir olayda meşru savunmanın oluştuğunun kabul edilebilmesi için saldırıya ve
savunmaya ilişkin şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNU Madde 25 uyarınca saldırıya ilişkin şartlar:
a) Bir saldırı bulunmalıdır.
b) Bu saldırı haksız olmalıdır.
c) Saldırı meşru savunma ile korunabilecek bir hakka yönelik olmalıdır. Bu hakkın, kişinin
kendisine veya bir başkasına ait olması arasında fark yoktur.
d) Saldırı ile savunma eş zamanlı bulunmalıdır.
Savunmaya ilişkin şartlar:
a) Savunma zorunlu olmalıdır. Zorunluluk ile kastedilen husus, failin kendisine veya
başkasına ait bir hakkı koruyabilmesi için savunmadan başka imkânının bulunmamasıdır.
b) Savunma saldırana karşı olmalıdır.
c) Saldırı ile savunma arasında oran bulunmalıdır.
Savunmanın, meşru savunma şartlarının bulunduğu sırada başladığı, ancak orantılılık
ilkesinin ihlal edilmesi nedeniyle meşru savunmanın gerçekleştiğinin kabul edilmediği
durumlarda, “Sınırın aşılması” söz konusu olabilmektedir.
Sınırın aşılması TCK’nın 27. maddesinde;
“(1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil
taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç̧ için kanunda yer alan cezanın altıda
birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.
(2) meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan
ileri gelmiş̧ ise faile ceza verilmez.” şeklinde düzenlenmiştir.
Hukuka uygunluk nedeninin bulunması, eylemin suç̧ olmasını engelleyeceğinden, fail
hakkında CMK’nın 223. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendi uyarınca beraat kararı verilecektir.
Buna karşın, “sınırın aşılması” bir hukuka uygunluk nedeni olmayıp TCK’nın 27. maddesinin
birinci fıkrasındaki durum itibarıyla kusurluluğu azaltan, 27. maddesinin ikinci fıkrasındaki
durum itibarıyla da kusurluluğu ortadan kaldıran nedenlerden bir tanesidir. Başka bir deyişle,
hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde “Beraat” kararı değil,
anılan maddenin birinci fıkrasına göre indirimli ceza veya ikinci fıkrasına göre CMK’nın 223.
maddesinin 3. fıkrasının (c) bendi gözetilerek “Ceza verilmesine yer olmadığı” kararı
verilecektir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararları 2015-2020 (1. Cilt)
Bilge Canan Yetkin
Avukat ve Arabulucu