İsrail basınında yer alan son değerlendirmelerde, Türkiye’nin son dönemde izlediği dış politika hamlelerinin bölgesel dengeleri önemli ölçüde etkilediği yönünde çarpıcı yorumlar yapılıyor. Analizlerde, Türkiye’nin Orta Doğu, Doğu Akdeniz ve çevre coğrafyalarda artan siyasi ve diplomatik etkinliğinin İsrail açısından yeni bir güvenlik algısı yarattığı öne sürülüyor. Bu çerçevede Avrupa Birliği’ne yönelik uyarıların öne çıktığı dikkat çekiyor.
Yapılan yorumlarda, Türkiye’nin bölgesel politikalarının tek bir başlıkla sınırlı olmadığı, aksine çok katmanlı ve uzun vadeli bir stratejiye dayandığı savunuluyor. Türkiye’nin farklı kriz alanlarında daha görünür ve etkili bir aktör haline gelmesi, İsrail cephesinde “çevrelenme” algısının güçlenmesine neden oluyor. Bu algının yalnızca askeri unsurlarla değil, diplomasi, enerji politikaları ve bölgesel iş birlikleriyle de bağlantılı olduğu ifade ediliyor.
Değerlendirmelerde, Türkiye’nin Orta Doğu’daki gelişmelerde artan rolünün Avrupa açısından da yeni bir tablo ortaya çıkardığı vurgulanıyor. Avrupa Birliği’nin bölgeye yönelik politikalarını belirlerken Türkiye’nin yükselen etkisini dikkate alması gerektiği yönünde görüşler öne çıkıyor. Türkiye’nin son yıllarda attığı adımların, mevcut güç dengelerini yeniden şekillendirdiği ve bu durumun geleneksel aktörler açısından yakından izlenmesi gereken bir süreci beraberinde getirdiği belirtiliyor.
İsrail medyasında yer alan yorumlarda, Türkiye’nin bölgesel etkisinin yalnızca güvenlik başlığıyla sınırlı olmadığına da dikkat çekiliyor. Diplomatik girişimlerin yoğunluğu, siyasi söylemler ve stratejik hamlelerin bir bütün olarak ele alınması gerektiği dile getiriliyor. Bu yaklaşımın, İsrail açısından uzun vadeli planlamalarda yeni senaryoların masaya gelmesine yol açtığı ifade ediliyor.
Bazı analizlerde ise Türkiye’nin izlediği politikaların doğrudan bir tehditten ziyade, mevcut dengeleri dönüştüren bir unsur olarak görüldüğü aktarılıyor. Ancak bu dönüşümün İsrail tarafında ciddi bir tedirginlik yarattığı ve bu rahatsızlığın Avrupa Birliği’ne yönelik uyarılarla açıkça dile getirildiği belirtiliyor. Bölgesel güç dağılımının yeniden şekillendiği bu süreçte, Türkiye’nin artan rolü uluslararası gündemin önemli başlıklarından biri olmaya devam ediyor.
Ortaya konulan bu değerlendirmeler, Orta Doğu ve Avrupa hattında yeni diplomatik tartışmaların önünü açarken, Türkiye’nin bölgesel politikalarının küresel ölçekte yakından takip edildiğini gösteriyor. İsrail basınında dile getirilen bu yorumlar, bölgesel rekabetin sadece askeri değil; siyasi, diplomatik ve stratejik boyutlarıyla da derinleştiğine işaret ediyor.




