Günümüzde Suudi Arabistan’ın Kabe’ye yaklaşımı, sadece dini bir ritüel olmanın ötesinde turistik bir yaklaşıma evriliyor. Suudi yönetiminin Kabe çevresindeki geleneksel manevi atmosferi, yükselen gökdelen otellerle değiştirme eğilimi, eleştiri oklarını üzerine çekiyor.
Osmanlı döneminden kalma kaleleri yıkan ve Kabe’nin etrafına gökdelen oteller inşa eden Suudi Arabistan, bu alanı sadece turizm potansiyeli olarak görmekle eleştiriliyor. Hz. Muhammed’in türbesine yakın konumlandırılan bu yapılar, ziyaretçilere maddi bir kazanç sağlamak için kullanılıyor.
Özellikle turistik talepler doğrultusunda yapılan bu değişiklikler, İslami ritüellerin ticari bir amaca alet edilmesi olarak algılanıyor. Önceki eleştirilere benzer şekilde, zengin iş adamlarının gökdelenlerin tepesinden manevi yerlere bakma imkanı, bu zihniyetin dinin kutsallığına saygı göstermediği düşüncesini doğuruyor.
Bu durumu öne çıkaran bir örnekle, önceki yıllarda gerçekleşen ve 35 ferace ile Umre ziyaretine giden bir grubun eleştirilmesi hatırlanıyor. Bu durum, imanın kibir ve egoyla sarsılabileceğini gösteriyor ve Allah’ın her şeyi gördüğü hatırlatılıyor.
Her Müslüman kardeşe, Hac veya Umre ziyaretinde bulunmayı düşünenlere şu tavsiyelerde bulunuluyor: Yola çıkarken kibir, ego ve maddi güç yerine sadece imanla hareket etmek. Hac ve Umre’nin temelindeki manevi değerleri unutmadan, Allah’a sadece kalpten yönelmek ve bu kutsal yolculuğu sadece imanla tamamlamak.
Sonuç olarak, Suudi Arabistan’ın Kabe’ye yaklaşımının eleştiri konusu olması, turizmin dini değerleri nasıl etkilediği üzerinde düşündürüyor. İmanın, kâr hırsının ve ticari zihniyetin gölgesinde kalmadan önce, bu kutsal mekanın asıl anlamını korumak önemlidir.
https://www.instagram.com/reel/C3fJj6xKTcl/?utm_source=ig_web_copy_link&igsh=MzRlODBiNWFlZA==