Kimya mühendisi, kıdemli talep ve tedarik planlama müdürü ve yazar kimliğiyle birçok rolü bir arada taşıyan Aysu Sevtekin, profesyonel iş yaşamı ile edebiyatı birleştiren ilham verici yolculuğunu “Aşkımın Güneyinde” adlı ilk kitabı üzerinden anlatmaya devam ediyor. Yıllarca kurumsal hayatta yoğun bir tempoyla çalışan Sevtekin, sayısalcı bir altyapıdan gelse de sözcükleri sayılardan hiç daha az sevmemiş; edebiyat onun için her zaman nefes aldığı, ruhunu beslediği özel bir alan olmuş.
Yazarlık serüveni, ailesi için çok zor ve kayıplarla dolu bir dönemin ardından başlıyor. Çocuk doktoru olan babasını kaybettiği süreçte yaşadığı mucizevi ve derin duygusal deneyimler, onda “Bu yaşadıklarımız roman olur” duygusunu uyandırıyor. Acının, yas sürecinin ve umudu kaybetmeme çabasının içinden geçen Sevtekin, “yazacak çok şey var, sadece zamanını bekliyor” diyen sevdiklerinin desteğiyle bir roman atölyesine kaydoluyor ve adım adım yazarlık kimliğini inşa etmeye başlıyor.
Bu yaratıcı dönemin bir ürünü olarak doğan “Aşkımın Güneyinde”, 18 farklı öyküden oluşan, bireyin iç dünyasına derin bir yolculuk sunan öykülerden oluşuyor. Kitapta aşk, sadece romantik bir duygu değil; varoluşun bir biçimi, insanın kendisiyle yüzleşme cesareti ve kendi gerçeğine doğru attığı adımların sembolü olarak işleniyor. Kayıplar, hastalıklar, hayatın kırılma anları, gece hiç bitmeyecek sanılan karanlıklar ve sonunda gelen mavi bir sabah… Sevtekin tüm bu süreçler boyunca sevgi ve umudun iyileştirici gücünü merkeze alarak okuru, kendi korkuları ve kaygılarıyla yüzleşmeye davet ediyor.
Mavi renk, deniz ve gökyüzü kitapta sık sık karşımıza çıkıyor ve yazar için sonsuzluğu, sevgiyi ve umudu temsil ediyor. “Aşkımın Güneyinde” üçlüsü, birbirini tamamlayan öykülerden oluşurken, diğer öyküler de kadınların yaşadığı toplumsal sorunlardan, içsel dönüşüm yolculuklarına kadar pek çok temaya dokunuyor. Yazar, meditasyon, enerji çalışmaları, arınma ve şifalanma süreçlerinden de beslendiği bu metinlerde, okura “duygularından kaçmak yerine onlarla yüzleşme” çağrısında bulunuyor.
Kitabın okurlar üzerinde bıraktığı etki de en az yazım süreci kadar dikkat çekici. Bazıları yıllarca bastırdıkları duygularla yüzleşip ağladıklarını, bazıları kendilerine hiç zaman ayırmadıklarını fark ettiklerini, kimileri ise kitap sayesinde cesaret bulup duygularını ifade etmeye başladıklarını söylüyor. Bir okur, kitabı bitirdikten sonra sevdiğine gidip duygularını açıkça dile getirdiğini paylaşırken; bir başka okur, deniz kenarında meditasyon yaparak hem kendisiyle hem de yaşamla yeniden bağ kurduğunu anlatıyor. Sevtekin için bu yorumların her biri, “bir tek kişinin hayatına bile iyi geliyorsa her şey buna değer” sözünün somut bir yansıması.
Eserin ilham verdiği alanlar bununla da sınırlı kalmıyor. “Aşkımın Güneyinde”, bir takı tasarımcısına da esin kaynağı olup özel bir takı koleksiyonuna dönüşmüş durumda. Kitaptaki renkler, betimlemeler ve öykülerden çıkan semboller; bilekliklerde, küpe ve yüzüklerde hayat buluyor. Koleksiyonda kullanılan Ginkgo yaprağı motifi, zorluklara rağmen ayakta kalmayı ve sonsuz umudu sembolize ediyor. Böylece Sevtekin’in kaleminden çıkan duygular, hem satırlarda hem de sanatsal objelerde yaşamaya devam ediyor.
Aysu Sevtekin yalnızca yazarlık kimliğiyle değil, mentorluk çalışmalarıyla da dikkat çekiyor. Uzun yıllardır üniversite öğrencilerine gönüllü mentorluk yapan Sevtekin, kariyer yolculuğunda belirsizlik yaşayan genç nesillere hem iş hayatı hem de yaşam dengesi konusunda yol gösteriyor. O, hayatı “bir bütün” olarak görüyor; iş ve özel yaşamı keskin çizgilerle ayırmak yerine, ruhu besleyen alanların bütünleşmesi gerektiğini vurguluyor.
Geleceğe dair planları arasında, üzerinde üç yıldır çalıştığı romanını okuyucuyla buluşturmak, piyano eğitimine devam ederek müziği ve edebiyatı daha fazla birleştirmek, kendi metinlerini seslendirerek kısa film ve video çalışmalarını çoğaltmak ve ileride oyun yazarlığına adım atmak var. Aldığı “Yılın En Başarılı Yükselen Kadın Yazarı” ödülü ise hem “Aşkımın Güneyinde”nin hem de bu kapsayıcı yaratıcı dünyanın ne kadar geniş bir kesime dokunduğunu gösteren anlamlı bir ödül niteliğinde.
Sevtekin, hem hayatta hem de satırlarında sürekli olarak şu mesajı yineliyor: Anın hakkını ver, erteleme, sevdiklerine sevgini söylemekten çekinme ve kendini asla geri plana itme. Çünkü ona göre sevgiden daha büyük bir şifalandırıcı yok ve ne olursa olsun “Aşkımın Güneyinde” kalabilmek, hayata verilen en güzel cevaplardan biri.




